Hastalık

Ihtiyar, felçli bir nineydi. Hasta olduğu için sık sık ziyaretcileri gelirdi. Köyün ileri gelenlerinden birisinin hanımıydı. Yaşı altmış beş civarlarında vardı. Hastahanede tam kırk altı gün yattı. Bunun yarısı yoğun bakım olmak üzere. Sonra taburcu oldu. Fakat konuşamıyor, ihtiyaçlarını söyliyemiyordu. Evlatları vardı, çok iyi bakıyorlardı. Sanki yeni doğmuş bebek gibi temiz tutuyorlardı. O da, bunu bilmesede memnun oluyordu. O’nun iç dünyasını bilemediğimiz için. İnsan zaten yaşlandıkca ömrü kısalır. Bize çok sevimli geliyordu. Sanki hiç hastalanmamış, evin köşesinde hep oturuyordu. Çocuklarına, torunlarına onun öyle oturması bile güç, küvvet veriyordu.

Eve bir ziyaretci geldi, çay, ayran ne ikram edilecekse biraz gecikti mi. Ellerini dizlerine vurmak suretiyle tepki verirdi .. Hasta nine köşesinden sızlanırdı. “Allah, İlallah, Aklına geldi”…. Söyleyebidiği tüm kelimeler bunlardı..

İkramlar gelmiye başladı mı, öyle bir sevinci vardı ki, tarifi imkansız.. Tebessüm eder, bir çocuk gibi sevinirdi.. Dili bundan başka hiç bir kelimeye dönmezdi.. “Allah… İlallah.. Aklına geldi” İki üç yıl böylece yattı. Allah kendi adından başka kelimelere izin vermiyordu. Birde dualara “Sübhanekeden başlıyıver.. Fil süresine kadar ve daha başka bildiği bütün dua ve sureleri aşırları hiç yanlışsız okurdu. Dedik ya….. Allah huzuruna tertemiz mi almak istedi.

Bilemiyoruz.. Bu kadın, çok cömertti. Kimsenin kalbini kırmazdı.Elindekini fakirlerle paylaşmayı çok ama çok severdi. Evinden misafir hiç ama hiç eksik olmazdı. Sırları ifşa etmezdi. Televizyonlarda, dizilerde izlerdik, masallarda anlatırlardı. Yok canım sende.. Demek ki oluyormuş. Sen Allah yolunda olursan, sen hastalansan bile o’da seninle birlikte olur. Hani derler ya, devrişin fikri neyse, zikride odur. “İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse öyle dirilir.” Hayatı zikir olanın hastalığıda zikir oluyor. Allah bütün kanalları kapatıyor, sadece kendi adının olduğu kelimeleri söylemesine izin veriyor.

İşte bu nine, benim ninemdi. Yazdıklarım hikaye değil. Bir köyün, bir şehrin gördükleri.
O da eceli gelince ruhunu sahibine teslim etti. Zaten bizler, emanetleri taşıyan kullar değilmiyiz?Sen ondan razı olduktan sonra hayat başka bir güzel. 

Bir hocam anlatmıştı. Hocamız ağır hasta, hastahaneye yatırmışlar. Ziyaretine gittik. Her tarafında makinalar bağlı. Bir kaç arkadaş, ağzımızı açmak istedik. Biraz teselli verelim diye.. Bize dedi ki, ben Allah’dan razıyım. Ben Allah’dan razıyım. İsyan yok, sızlanma yok, Rab beni görüyor.. Ne büyük iman Allah’ım.. Dünya böyle insanların üzerinde mi duruyor…

Bu gün hep hastalardan bahsettim. İlk hacca gideceğim. Ku’ran öğrendiğim. Arapca öğrendiğim hocam Sandıklı devlet hastahanesinde yatıyormuş duydum, helallik almaya gittim. Onunda her tarfına makinalar bağlamışlar. Hocam hakkını helal et.., ben hac farızasını yapmak için gidiyorum dedim. Dememiş olaydım. Evladım Mustafa, hocalar Allah rızası için okuturlar. Belki daha fazla mesai yapamadığım, daha fazla bilgiyle sizi buluşturamadığım için, sen bana hakkını helal et, demesin mi?

Allah rahmet eylesin, biz hacda iken vefat etmiş… Allah’ım böyle insanların sayısını çoğaltsın.
Hastalık bir dert değil. Günahları gazel yaprağı gibi döken bir fırsat halidir. Ahirette sabreden hastaların makamları öyle yüksek olacak ki, hasta olmayanlar ne olaydı, bizde hasta olsaydıkta, sabretseydik ve böyle ulvi makamlara nail olsaydık diyecekler. Dünyada herkes yaratılış fıtratı proğramı dahilinde fiiller ortaya koyar. Her kes bulunduğu hal ve niyyetine göre iş yapar. Davranışlarını yaşadığı ortam belirler. Terbiye doğuştan itibaren başlar. Hatta anne karnında haramlardan kaçınmak lazım. Haramlar manevi hayatı öldürücü zehirli oklardır. Namazdan insanlar neden kaçarlar? İyiler iyileri, kötüler kötüleri çeker. İslam sözden çok fiile bakar. Ağzı olan herkes konuşur. Mesele konuşmak değil. Samimi bir şekilde o konuşmaların hayata yansımasıdır. Rabbim buyuruyor ki :“Herkes kendi kabiliyetine göre amelde bulunur. ”Herkesin yetiştiği terbiye sistemi onun hayat felsefesini belirler. Son bir misalle konuyu pekiştirmek istiyorum.

Bir adam tanırdım, küfür kelimelerinden başka hiç bir şey söyliyemiyordu. Ne dersen de.. Ne anlatırsan anlat, küfür kelimelerini su gibi sayardı. Normal hiç bir şey konuşamazdı. Merak ettim, niye böyle bu adam. Dediler bu adam hasta olmadan da böyle idi. Demek ki sağlığında yaptıkların hastalığına tesir ediyor.

Öyleyse , yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı olalım.

 

Mustafa Çelik

Ditib Sennestadt

Beyazıt Cami

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.