Rızk

Rızk Allah’tandır. Ne kadar çalışırsan çalış, takdirin önüne geçemezsin. Allah rızkı dilediğine yayarda yayar. Yani dilediğine dilediği kadar çok verir. Dilediğinden de kısar. Yani az verir. Ölçülü verir. Kul helal dairesinde kaldığı müddetce, iktisat ettiği takdirde fakir olmaz. Zenginlik farklı, kifayetli rızık farklıdır. Biz namazlardan sonra yaptığımız duaların bir bölümünde “kifayetli rızk” isteriz. Bana öyle bir rızk ver ki, isyan ettirmesin. Başkalarının elinede baktırmasın. Bana yetsin. İbadetlerimi yapmama mani olmasın. Haramlar ibadetten feyz aldırtmaz.

“Herkese rızkını veren ve kimseyi unutmayan Allah’ım” seni hamdetmekten acizim. Sen kendini övdüğün gibi yücesin. Mülk onundur. Dilediğine mülkü verir. Dilediğinden de mülkü alır. Dilediğini aziz eder. Dilediğini zelil eder. Bütün hayırlar onun elindedir. Biz her şeyin hayırlısını isteriz. İbrahim aleyhisselam hayırlı evlat istemişti. Zekeriyya aleyhisselam temiz bir zürriyet istemişti. Bizde onların dualarının altına imzalarımızı atıp, “amin” demeliyiz. Allah’ımızın taksimatına razı olup, ahiret yurdu için çalışmalıyız.

Dünyanın en zengin insanı olsan karnın doyuncaya kadar yiyeceksin. Bütün elbiseler senin olsa bir takım giyinebilirsin.Bütün arabalar senin olsa bir tanasine binebilirsin. Ne kadar yaşarsan yaşa ecelin kadar yaşarsın. Sen bu dünyayı imar et. Fakat bu dünyada kalmayacaksın. Dünyadan ziyade kalpler kazanmaya bak.

İzmir’de pideci Ömer abi vardı. İslami duyarlılığı olan birisiydi. Dükkanına islami gazeteler alır. Gelenlere dilinin döndüğünce dini bilgiler anlatırdı. Bazen müşteriler abi sen çorbanı veya pideni verde biz işimize gideceğiz derlerdi. O heyacanlı heyacanlı anlatmaktan bıkmazdı. Bazen elimi tutar bırakmazdı. Tabi, öyle değil mi.. gibi banada tasdik ettirmek isterdi. Her şeyden önce samimi bir müslümandı. Bir gün yine gelen müşterilere bir şeyler anlatıyor. Onlar dedi ki, arkadaş biz seni dinlemek istemiyoruz. Sen pidemizi ver, yeter. Eğer bir daha bize bir şeyler anlatmaya kalkarsan senin dükkanına gelmeyiz, dediler.

Bak müşterileri kaçırıyorsun. Ömer abi bu, durur mu.. Onlarda yemeklerini yemeden çekip gittiler. Onlar farklı düşünen insanlardı. Ömer abinin yaptığı doğru mu, yanlış mı.. Onlara gelmezseniz gelmeyin. Benim rızkımı siz mi veriyorsunuz. Rabbim isterse şu dağın arkasından bana rızkımı gönderir, dedi. Onlar gittiler. Bana dedi ki, hocam çayları doldurayım da içelim.. “Nasipse gelir Hint’ten Yemen’den, nasip değilse ne gelir elden.” Çaylarımızı yudumlarken, daha bardakları bitirmedik. İki üç adam geldi. Ömer abi… buyurun, nasıl yardımcı olabilirim. Biz pide yaptırmak istiyoruz.. Tamam yapalım… Ne kadar yüz, yüz elli…ne? Ömer abi, abi siz kaç kişisiniz? Biz sipariş almaya geldik. Şu dağın arkasından geliyoruz. Yol çalışması yapıyoruz.. Anlaşırsak yemekleride senden yeriz, dediler. Anlaştılar… Bilemiyorum, ne kadar geldiklerini.. Ömer abinin borcunun kalmadığını biliyordum… İlerde başka şeylerden dükkanını kapatmıştı.

Allah isterse dağın arkasından rızkını gönderir. İnan sen samimi olursan, seni yaratan seni sıkmaz. Başkalarına da muhtaç etmez.

Zamanın padişahlarından birisi günden güne erir. “Bir deri bir kemik” tabiri zayıf düşer. Hangi doktoru çağırdılarsa çare bulamazlar. Ariflerden birisi der ki, senin hastalığının çaresi dünyada gamı tasası olmayan birisinin iç gömleğini giyeceksin. Vezirler, yardımcılar ülkeye dağılırlar. Kime sorsalar. Bir dokun, bin ah işit. Ümitsiz bir şekilde geri dönerlerken dere kenarında mendil sofrasını açmış yarım gömlekli birisini görürler. Yanına yaklaşınca bir de ne görsünler. Bir baş soğan, biraz kuru ekmek, güneşte ılımış su.. Hemşerim senin derdin var mı? Ne derdi.. Ben günahlarımdan başka dert bilmem. Senin hiç tasan, üzüntün, gamın yok mu? Niye olsun .. Dünya benim değil ki.. Ben garip bir yolcuyum.. Soframı açtım, karnımı doyurdum, yoluma devam..

Dünyada böyle değil mi? Niye tasalanayım ki, der. Bize iç gömleğini verirmisin. Veriririm vermesinede, benim hayatımda hiç iç gömleğim olmadı. Huzur sultanlıkta, hanlıkta değil.. Huzur gönül tokluğunda. Gönül zenginliğinde. Herkese kardeş gözlüğü ile bakabiliyormusun. Dünyaya aşırı hırs ve tamah etmiyormusun. Senden bahtiyar kimse yok. Rızık onun yüce kudretindedir. Sen çalış, işini takip et. Her zaman, dünyalık olarak kendinden aşağıda olanlara bak. Allah’ımızın yanında dünyanın değeri sivrisineğin kanadı kadar bile olmadığını bil. Yaşamak için değilde, birde yaşatmak için yaşa.

Milyonlarca mülteci ne ifade ediyor. Evlerini, yurtlarını terkedip huzur arayanlar. Ölümüne yolculuk yapanlar. “ERRİZKU ALALLAH”

 

Mustafa ÇELİK

Ditib Sennestadt

Beyazıt Cami